Turkish

Surah Araf Suresi - Aya count 206
Share
Elif, lâm, mîm, sâd.
Ve elbette onlara, olan-biten herseyi bir bilgi ile anlatacagiz; çünkü biz onlardan uzak degiliz.
(Iblis) dedi: (Bari) bana (insanlarin) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."
(Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmislerdensin."
"Öyleyse, dedi, beni azdirmana karsilik, and içerim ki, ben de onlar(i saptirmak) için senin dogru yolunun üstüne oturacagim."
(Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmis ve kovulmus olarak oradan çik. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracagim."
Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eger bizi bagislamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana ugrayacaklardan oluruz!"
"Orada yasayacaksiniz, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çikarilacaksiniz!" dedi.
Cennetliklerle cehennemlikler arasinda bir perde vardir. A'raf üzerinde de, her iki taraftakileri simalarindan taniyan kisiler vardir. Bunlar cennetliklere: "selâm olsun size" diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemis, fakat girmeyi arzu eden kimselerdir.
"Allah onlari hiç bir rahmete erdirmiyecek, diye yemin ettiginiz kimseler bunlar miydi?" (Cennetliklere dönerek): "Girin cennete, artik size ne korku vardir, ne de siz üzüleceksiniz" derler.
Ille onun te'vilini mi gözetiyorlar? Onun te'vili geldigi (verdigi haberler ortaya çiktigi) gün, önceden onu unutmus olanlar derler ki: "Dogrusu Rabbimizin elçileri gerçegi getirmis. Simdi bizim sefaatçilerimiz var mi ki bize sefaat etsinler, yahut tekrar geri döndürülmemiz mümkün mü ki eski yaptiklarimizdan baskasini yapalim?" Onlar, kendilerini zarara soktular ve uydurduklari seyler kendilerinden sapti, kaybolup gitti.
(Nûh) dedi ki: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapiklik yok, ben âlemlerin Rabbi tarafindan gönderilmis bir elçiyim."
"Size Rabbimin gönderdigi gerçekleri duyuruyorum, size ögüt veriyorum ve Allah tarafindan, sizin bilmediginiz seyleri biliyorum."
Âd (kavmin)e de kardesleri Hûd'u (gönderdik): "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan baska bir ilâhiniz yoktur. (O'na karsi gelmekten) sakinmaz misiniz?" dedi.
"Size Rabbimin gönderdigi gerçekleri teblig ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir ögütçüyüm."
Sâlih de o zaman onlardan yüz çevirdi ve söyle dedi: "Ey kavmim! And olsun ki ben size Rabbimin elçiligini teblig ettim ve size ögüt verdim, fakat siz ögüt verenleri sevmiyorsunuz."
Allah'in tuzagindan (kurtulacaklarina) emin mi oldular? Ziyana ugrayan topluluktan baskasi, Allah'in tuzagindan emin olmaz.
Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ su gerçek belli olmadi mi ki: Eger biz dileseydik onlari da günahlarindan dolayi musibetlere ugratirdik! Biz onlarin kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) isitmezler.
Bunun üzerine Musa, asâsini yere birakiverdi, o da birdenbire kocaman bir ejderha kesiliverdi.
Ve Musa elini koynundan çikariverdi, eli bembeyaz olmus, bakanlarin gözünü kamastiriyordu.
"Evet" dedi (Firavun), "Üstelik o zaman benim yakinlarimdan olacaksiniz."
Biz de Musa'ya "Sen de asâni birakiver." diye vahyettik. Birdenbire asâ, onlarin bütün uydurduklarini yakalayip yutuverdi.
Firavun kavminin ileri gelenleri dediler ki: "Seni ve ilâhlarini terketsinler de yeryüzünde fesat çikarsinlar diye mi Musa'yi ve kavmini serbest birakacaksin?" Firavun da dedi ki: "Onlarin ogullarini öldürecegiz, kizlarini sag birakacagiz ve onlar üzerinde kahredici bir üstünlüge sahibiz."
Ne zaman ki, azap üzerlerine çöktü, dediler ki, "Ey Musa! Bizim için Rabbine dua et, sana olan ahdi hürmetine eger bizden bu azabi kaldirir uzaklastirirsan, yemin olsun ki, sana kesinlikle iman edecegiz. Ve Israilogullarini seninle birlikte gönderecegiz."
Ne zaman ki, ellerine kiragi düsürüldü (yaptiklarina pisman oldular), o zaman sapitmis olduklarini gördüler. "Yemin olsun ki; eger Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bagislamazsa, muhakkak biz kötü akibete düsenlerden olacagiz." dediler.
Bir de Musa, mîkatimiz için (tayin ettigimiz vakitte tevbe için) kavminden yetmis erkek seçti. Ne zaman ki, bunlari o sarsinti yakaladi, iste o zaman Musa: "Rabbim! dedi, dileseydin bunlari da, beni de daha önce helâk ederdin. Simdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptiklari yüzünden helâk mi edeceksin? O is de senin imtihanindan baska bir sey degildi. Sen bu imtihanla diledigini sapiklikta birakir, diledigini de hidayete erdirirsin. Bizim velimiz sensin. Artik bizi bagisla, merhamet et, sen bagislayanlarin en hayirlisisin."
Içlerinden bir topluluk, "Allah'in helâk edecegi, ya da çetin bir azapla cezalandiracagi bir kavme ne diye nasihat ediyorsunuz" dedigi vakit, o uyarida bulunanlar dediler ki; "Rabbiniz tarafindan mazur görülmemiz için, bir de belki günahlardan sakinirlar diye."
Böylece onlar kibre kapilip yasak kilinan seylerden vazgeçmeyince, biz de onlara, hor ve zelil maymunlar olun, dedik.
O Vakit Rabbin iste su ahdi ilan edip bildirdi ki: Kiyamet gününe kadar onlara en kötü muameleyi yapacak olan kimseleri baslarina gönderecektir. Muhakkak ki, Rabbin hizla cezalandirandir ve yine muhakkak ki O, çok affedici, çok merhametlidir.
Derken kitabi (Tevrat'i) miras alan bozuk bir nesil bunlarin yerini aldi. Bize nasil olsa magfiret edilecek diyerek, su alçak dünya malini aliyorlar, yine onun gibi bir mal ve rüsvet gelse onu da alirlar. Allah'a karsi haktan baska bir sey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabin hükmü üzere misak alinmamis miydi? Ve onun içindekileri okuyup ögrenmemisler miydi? Oysa ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayirlidir. Hâlâ aklinizi basiniza almayacak misiniz?
Yahut, atalarimiz daha önce sirk kosmuslardi. Biz onlardan sonra gelen bir nesil idik, simdi o batil yolu tutanlarin yaptiklari yüzünden bizi helâk mi edeceksin, demeyesiniz diye (yapmistik).
Allah kime hidayet ederse, o hidayete erer, kimi de dalalette birakirsa, iste onlar hüsrana ugrayanlarin ta kendileri olurlar.
Oysa en güzel isimler Allah'indir. Bundan dolayi Allah'a onlarla dua edin. Onun isimlerinde sapiklik eden mülhidleri (inkârcilari) terkedin. Onlar yakinda yaptiklarinin cezasini çekecekler.
Yine bizim yarattigimiz insanlardan öyle bir ümmet var ki, onlar hakka yol gösterirler ve o hak ile adaleti yerine getirirler.
Âyetlerimizi inkâr edenlere gelince, biz onlari, bilemiyecekleri yönlerden derece derece düsüse yuvarlayacagiz.
Ayrica ben onlara mühlet de veririm. Fakat benim tuzak kurup helâk edisim pek çetindir.
Allah kimi saptirirsa onu yola getirecek bir kimse yoktur. O, onlari kendi hâllerine birakir ve kendi azginliklari içinde yuvarlanip giderler.
De ki, ben kendi kendime Allah'in dilediginden baska ne bir menfaat elde etmeye, ne de bir zarari önlemeye malik degilim. Ben eger gaybi bilseydim daha çok hayir yapardim ve kötülük denilen sey yanima ugramazdi. Ben iman edecek bir kavme müjde veren ve uyaran bir peygamberden baska biri degilim.
Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye esini de ondan yaratan Allah'tir. O, esini kucaklayip sarilinca (ona yaklasinca), esi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldi). Bir müddet böyle geçti, derken yükü agirlasti. O vakit ikisi birden Rableri olan Allah'a söyle dua ettiler: "Eger bize salih bir evlat verirsen, biz muhakkak sükredenlerden olacagiz."
Fakat Allah, kendilerine salih bir evlat verince, her ikisi de tuttular verdigi evlatlar üzerine ona ortak kosmaya basladilar. Allah, onlarin kostuklari sirkten münezzehtir.
Hiçbir sey yaratmayan ve kendileri yaratilmis olan putlari mi Allah'a ortak ediyorlar, ona es kosuyorlar?
Seytanlarin kardeslerine gelince, onlar öbürlerini sapikliga sürüklerler, sonra da yakalarini birakmazlar.
Onlara (arzularina göre) bir âyet getirmedigin zaman, derleyip toplasaydin ya derler, sen de de ki; ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarim, iste bütünüyle bu Kur'ân, Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözünü açacak beyanlardir), iman eden bir kavim için hidayettir, rahmettir.